Popüler Gönderiler


a)Evlenme Usulleri
Avşarlarda evlilik görücü usuldedir. Avşarla görücü usulü ile yapılan evliliklerde boşanma pek görülmemektedir. "Dünür" vasıtasıyla kız isteme sonucu evlilik yapılır. 
Avşarlarda yakın akraba evlilikleri oldukça fazladır.Bunun da sebebi soya, namusa, akrabaya, birlik ve beraberliğe önem vermelerindendir. Bunun aksi durumunda soyun bozulacağına, manevi açıdan birlik ve beraberliğe gölge düşeceğine, namus mefhumunun kaybolacağına, kabileler arası ikililik meydana geleceğine inanırlar. "Kendi döşeğimizi ele tepeletmeyelim, kendi kahrimizi ancak kendi birbirimiz çeker" düşünceleri ile kendi soylarından özelliklerini ve huylarını bildikleri, uyuşabileceğine inandıkları yakın akrabalarındaki kız ve erkekleri evlendirirler.
Beşik kertmesi usulü pek nadir de olsa görülmektedir.
Çok nadir de olsa görülen bir evlenme çeşidi de kocası ölen bir kadının aile içerisinde diğer bir kardeşle evlenmesidir. 
Avşarlar arasında değişik usulüyle evlenme çeşidine rastlanmamaktadır.
Kız kaçırma olaylarına ise oldukça sık rastlanmaktadır.
Gönülsüz evlilikler pek kabul görmemekle birlikte anlaşma yoluyla evlilikler yapılmaktadır. Özellikle tüm Türkiye'de olduğu gibi Avşarlar arasında da bu usuller zamanın şartlarına göre değişikliğe uğramaktadır. Son yirmi yıl içinde ekonomik bakımdan iyileşen Avşar halkı, okur-yazar oranının yükselmesi, Almanya'ya işçi sevkiyatı ile bu evlenme usullerinden anlaşma yoluyla evlenmeler rağbet kazanmaktadır. 

b)Kız İsteme
Askerlik çağına gelen veya askerliğini yapan gençler evlenme çağına gelmiş sayılırlar. Anne ve baba imkânlarını çocuklarını bir an evvel evlendirmek için ayarlayıp düzeltirler. Oğlanın beğendiği bir kızı anne ve babası görüp beğenirlerse istemeye giderler. İstenilecek kızı gidip grenlere "görücü" denilir. Oğlan evlenme konusunu, ya kardeşleri vasıtasıyla anne ve babasına bildirir veya annesiyle konuşur. Bu olmazsa anne ve baba uygun gördükleri kızı, oğlanı da razı ederek istemeye giderler. Avşarlar arasında kız istemeye gitmeye "düğür gitme" veya "düğürcü gitme" kız istemeye giden gruba da "düğürcü" denilir. Düğüncüler, akrabadan, sayılan, sevilen, sözü tutulur kadın ve erkeklerden oluşur. 
Düğür olayından önce evlenecek delikanlı tarafından beğenilen kız hakkında hem oğlan hem de oğlanın anne ve babası etraftan soruşturma yaparlar. Delikanlının bu süre zarfında kızı tanıması gerekir. Kız beğenilmiş ise, ya oğlanın annesi kız evine giderek ya da el altından kızın ailesine yakınları tarafından haber verilir.
Bu arada kızın annesi kızına ne düşündüğünü sorar. Kızın gönlü yoksa veya oğlan beğenmemişse , gizlice oğlan tarafına haber gönderilerek işin olmayacağını ve bir daha zahmet etmemeleri söylenir. Eğer kız razıysa ve oğlan da beğenilmişse görücüler tekrar kız evini ziyaret ederler. Bu defa ümitli olduklarından dolayı daha da cesaretlidirler. Tekrar kızlarını oğullarına isterler. Kız anası da asıl düğüncülerini göndermelerini ister. Bu arada olay kızın anası tarafından kızın babasına da duyurulur. Karı ve koca aralarında meşveret ederek düğürcülere ne cevap vereceklerini kararlaştırırlar. 
Bundan sonra kızın anne ve babası oğlanı ve ailesini daha iyi tanıyabilme faaliyetlerinde bulunurlar. Avşarlarda bir kimsenin iyi bir hareketi olduğu zaman babasını bilenler "oğlum senin dayın kim!" diye sorarlar. Buna ait bir deyiş vardır;

Arayıp bulmalı asılı soyu 
Her zaman lazımdır yeğene dayı
Sakın ha evlenme kız güzel deyi
Olur olmaz yerden alıcı olma

Oğlan tarafı dakız tarafında olduğu gibi kızın anasının, babasının aslı ve asâleti göz önünde bulundurulur. Buna ilişkin Kayseri Avşarları arasında şöyle deyimler vardır; 

"Kenarına bak bezini al
Anasına bak kızını al"

"At olacak kısrak tay iken belli olur."
"Kedi ne ki budu o olsun."
"Hatır getir ki, baa(bey) doğursun." 

Avşar evlenme âdetlerinde oğlan evi kız evine üç defa düğürcü olarak gider. Kızın anne ve babası kızı verme taraftarıysalar birincide düşünmek istediklerini belirtirler. İkinci gelişte kız tarafı "Danışığa kalsın" der. Aile efradına danışılarak verilip verilmeyeceği konusunda toplanan bilgiler çerçevesinde karar verilir. Avşarların "kız evi naz evidir" tabiri buradan gelmektedir. Bu süre içerisinde kıza, kardeşlerine, dede ve ebelerine, amca ve halalarına danışılır ve rızaları olup olmadığı öğrenilir. Üçüncü geliş ise kız evinin verdiği karara bağlıdır. Üçüncü gelişe "asıl düğürcü" de denilir. 
Düğürcüler kız evine gelir. Biraz sohbetten sonra, içlerinden ağzı laf yapan birisi uygun bir lisan ile geliş sebeplerini belirtir ve söze başlarlar;
"Allah'ın emri, Peygamber Efendimiz'in kavli, İmam-ı Aazam Hazretlerinin içtihatları üzere kızınız............'yı, oğlumuz............'ya istiyoruz" derler. 
"Allah'ın emridir deyince akan sular durur. Emir Allah'ın emridir ne yapalım dostlar" denir.aslında ilk gelişte kızın verilmemesinin nedeni; kız tarafının eleştiriye uğramamasıdır. Çünkü "Bir gitmeye kızı verdi. Başına mı yük olmuştu..." diye dedikodu olur. Evlendikten sonra kızın kocası "Seni bana bir gitmeye verdiler" diye kızın başına kakar.
Kızın babası özellikle üçüncü gelişte "Ne yapalım komşular Allah'ın emrine karşı gelinmez." diyerek kızı verir. Ya da düğürcülerden birini göstererek "Falanca ağa benim vekilimdir. Kız onun kızıdır." der ve verir. Görevi devralan da, "Ben de verdim gitti." Der ve kızı bitirir. Daha sonra kız tarafının oğlan tarafından gelen yakınları ellerini öperler, kucaklaşırlar." Düğürcülerden birisi Kur'an-ı Kerim okuyarak ve dua ederek kız bitirilmiş olur. Daha sonra kahveler içilir, o anda oğlan tarafı tatlı, helva, şeker gibi şeyler getirir ve cemaate tutarlar. Ancak kız istemeye gelinirken sonuç belli olana kadar gizli tutulur. Söylenmesi çok ayıp karşılanır. Kız verilmezse "Oğlanın eksiği neymiş" kız verilmezse "Kızın eksiği neymiş. Baksana verecekleri kesinmiş ki düğürcüyüz diyorlardı." denilerek kınanır.
Düğürcüler kızı bitirince o akşam birbirlerine hayırlı olsun deyip işi bağlarlar. Aynı gece oğlan tarafından biri kızın babasına ".......emmi (amca) şaplağımı (tokadımı) yüzüme vur." diyerek ne yapılması isteniyorsa kız evinden talimat alır. Eskiden kız tarafının aldığı başlık kızın çehizine harcanırdı. Kızın babası başlık parasını kendi ihtiyacı için harcarsa çok ayıp görülürdü. Şu anda Avşarlarda "kalın" diye tabir edilen bu başlık parası unutulmuştur. Şayet başlık parası alan varsa halk onu kültürsüz ve cahil olarak nitelendirmektedirler ve hiç kaale almamaktadırlar. Başlık parası artık kalktı ama; onun yerine kız evine "süt hakkı" denilen bir âdeti oğlan evi yerine getirir. Kızın annesine bir miktar para verilir. Bunun miktarı yoktur oğlan evinin gönlünden geçen verilir. Avşarlarda gelin kızlar için başlık parasının alınmamasının nedeni onlara duyulan saygı, sevgi ve güvenin ifadesidir. Onlardan alınan başlık parası ile ihtiyaçların temin edilmesi hoş karşılanmamaktadır. Çünkü böyle bir durum kızlara duyulan kıymetin göstergesidir.
Avşarlarda kadına duyulan saygı ile birlikte kadın güvencesi sonsuzdur. Bu güvence ve namusun ve iffetin de koruyucusu olmuştur. Bu büyük güvenceye karşın bizde namus meselesi erkeklerden ziyade kadınlarımız tarafından korunduğunu ileri atarsak doğru olur. Avşar kadınlarındaki başlıca özelliklerden biri de aile uyuumu ve evlenmedeki, ayrılmadaki uyumdur. Avşar kızları genellikle güvercin tabiatlıdır. Yaşları her ne olursa olsun ikinci kocaya gitmezler. Çocuğu olmaz da kocası da ölürse koca evinde sığınacak imkân bulamazsa gitmek zorunda kalırlar. 
Kız isteme ve düğürcülükle ilgili âdetler Kayseri'de yaşayan Avşarların hepsinde aynıdır. Bu âdetler ya büyük bilir kişiler gözetiminde gerçekleştirilir ya da bu kişilere danışılarak yapılır.

c)Nişan (Beklik, Şerbet, Kahve İçme) 


Kızın verildiği gün "ağız tatlılığı" yenir. Ağız tatlılığında kahve içilir, lokum yenir, sonunda gelin adayına "beklik" takılır. Artık bu kimselerin istememesi için bir ön nişandır. Beklikte; birkaç altın, küpe, eşarp gibi süs eşyası takılır. 
Genellikle yakın akraba, eş-dost, tanıdık ve komşularla belirtilen bir günde, kız evinde gelin kıza takı ve giyecek eşyalar hediye edilir. Kadınlar bir odada kendi aralarında oynar ve eğlenirler. Bu olaydan sonra kız ve oğlanın nişanı etrafa duyurulabilir. 
Beklik ya kız bitirildiği akşam veya gece, ya da oğlan evi hazırlıklı durumda değilse kararlaştırılan bir günde yapılır. Bu olay kızın oğlana verildiğini ve kızın oğlanın sözlüsü olması anlamına gelir. Bu olayın, yani ön nişanın , asıl amacı yakın akraba ve komşularla birlikte evlenen kız ve oğlanın ilerdeki mutluluğu ve hayırlısı olması için duada bulunmaktır.
Kız bitirildikten sonra oğlan evi nişan için gün keser. Daha sonra da gelinlik kız için "düzen görmeye" gidilir. Oğlan evi tarafından yapılan düzende gelinlik kız için elbise, ayakkabı, iç çamaşırı ve diğer lüzumlu eşyalarını alırlar. Düzen görmeye gelinlik kız dışında varsa kız kardeşleri, yengeleri, akrabaları özellikle de yakın arkadaşları gibi yakınları da gider. Bunlara ve kızın aile fertlerine de oğlan evinin maddi durumu elverdiği ölçüde çeşitli hediyeler alınmaktadır. 
Ayrıca nişan olacağı gün oğlan evi tarafından pasta, meyve suyu, kahve, çay, şeker... alınarak akşam kız evine götürülür. Köy içerisinde vasıtaya pek ihtiyaç olmamakla beraber, başka köye gidilmesi durumunda otobüsler, minübüsler, taksiler, traktörler vs. vasıtalarla kız evine gidilir. Nişana bütün köy ve diğer köylerdeki yakınlar da davet edilmişlerdir. 
Nişanda ya da beklikte davar kesilip yemek (kavurma) yenildikten sonra hanımlar toplanarak "beklik" (berklik) başlarlar. Bu toplantı öğle ile ikindi arasında olur. Oğlan evi tarafından gelinlik kız için hazırlanmış giysiler, altın, ayaklı... gibi takı ve hediyeler davetlilerin bulunduğu kalabalığın içinde , herkesin duyacağı şekilde, bir kişi tarafından yüksek sesle söylenerek ve gösterilerek gelinin oturduğu masanın üzerine konur. Diğer gelen davetliler de yakınlık derecelerine göre, altın, elbiselik, tuvalet takımı, kefiye,poçu gibi takılar günün şartlarına göre alınan giysi ve hediyelerdir. Takılar ve giysiler oğlan evinin şerefinedir. Takılar ne kadar çok olursa o yörede günlerce konuşulur. "Falancalar falanın kızına....... kadar altın ....... kadar para, takı takmış ..." diye söz ederler. 
Gelin adayı kendisine hediye edilen takı ve giyeceklei özenle saklar ve nişanlılığı süresince katıldığı düğün ve törenlerde bunları mutlaka giyer ve takar. Şimdilerde nişan ile düğün birleştirilmekte ve aynı anda yapılmaktadır. 
XIX.yüzyılda gelin adaylarına beş birlik, gazi altın, tokalı altın, ayaklı altın çok ilgi görmüştür. Bu takılar Cumhuriyetin ilk yıllarında görülmüştür. 
Nişan gününde takı töreni şu şekilde yapılmaktadır;
Oğlan tarafından ya da oğlanın arkadaşlarından biri -önceden kararlaştırdığı üzere- misafirlere ve nişanlanan gençlere yönelik bir konuşma yapar, hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle kız ve oğlanın parmağına yüzük takar. Hayır duaları yapılır.
Sesi gür ve ağzı laf yapan biri kız ve oğlanın yanına gelir. Bu kişiye "tellal" denir. Tellal sırasıyla oğlanın babasını, annesini; kızın babasın annesini çağırır. Bunlar ne gibi takı takacaklarsa gelip -genellikle nişan yüzüğü ve nişan bileziği- takarlar. Tellal sırasıyla gençlerin akrabalarından başlamak üzere, gelen misafirlerden hediyeleri takı cinsinden olanları taktırır, diğerlerinin de hediyelerini alarak masanın üstüne yığar.
Tellaldan başka kızın ve oğlanın yanında, bu hediyeleri kız ve oğlanın elbiselerine takan arkadaşları bulunur. Oğlanın arkadaşı ya da sağdıç takılan paraları oğlana, kızın yanındaki ise özellikle takı eşyalarını kıza takar.
Tellal herkesin hediye ve takısını, verenin kim olduğunu, mesleğini, gençlerle akrabalık derecesini tek tek söyleyerek topluluğu yüksek sesle ilan eder.
Tellal kabiliyetine göre, esprilerle, rekabetle, sevk ile hediye verme işini kızıştırabilir.
Hediye verme işi bitince, gelen hediyeler tek tek sayılır ve topluluğa ilan edilir.şu kadar altın, şu kadar para, şunlar şu kadar, şunlar şu kadar diye...
Altınlar o anda kıza takılır. Para ya kıza ya da kızın babasına orada teslim edilir. Ayrıca o anda kızın annesine süt hakkı verilir. Bu husus bazı aileler arasında geçerlidir. Kız, oğlan, yakın akrabalar, tebrik edilmekle nişan töreni biter. 
Eskiden nişan âdetinin mutlaka düğünden önce yapılması gerekiyordu. Fakat şimdi bu durum pek de dikkate alınmamaktadır. Özellikle düğünün son gününde yapılması daha tercih edilmektedir. 

d) Nişanlılık Dönemi
Kız ve oğlan nişanlılık döneminde birbirlerini görebilmektedirler. Bu dönemde kız ve oğlan kızın babası, ağabeyleri, yakın akrabalarının olmadığı yerlerde konuşabilmektedirler. Fakat hem kızın yakınları hem de oğlanın yakınları fazla görüşmemeleri, sık sık konuşmamaları konusunda telkinde bulunurlar. Nişanda mutlaka dini nikahın yapılması gerekmektedir. Böylece hem kız hem de erkek bu bağ ile hayatlarını birleştirme konusunda tam fikir sahibi olurlar ve ileriye dönük düşüncelerini belirlerler. Fakat bu uzun uzadıya konuşmalar ve ortak kararlar alma şeklinde değildir.
Oğlan nişanlısı ile gizlice görüşmeye gittiği zaman, kız evinden birilerinin görmesi durumunda tartaklanıp, gözünün ve kafasının kırıldığı görülmekteymiş. Hatta böyle olan damat adaylarının taklitleri yapılarak gülünmektedir. Fakat bu durum ileride kız ve oğlan tarafı için herhangi bir sürtüşmeye sebep olmadığı gibi, yarenlik mevzuudur. Oğlan ailesi belirli zamanlarda "gelinlik görmeye" giderler. Giderken yanlarında gelinlik kızlarına altın, elbise, yiyecek ve diğer ihtiyaçları alınır. Ayrıca güçlerinin yettiği ölçüde kız ailesinin diğer fertlerine de hediyeler alabilmektedirler.Artık nişanlı kız, oğlan evinin kızıdır. Bayram günü oğlan evi hediyeler alarak gelinlik görmeye giderler. Kurban bayramında da kurbanlık götürülmesi âdettir. 
Ayrıca kız evine oğlan evinin ziyareti ile birlikte "gelinlik görme" âdeti bitince kız evi oğlan evine içinde hediyelerin, börek, çörek, tatlı, oğlana giyeceklerin vs. bulunduğu bir bohça hazırlayarak gider. İki aile bu yolla birbirlerini tanıma fırsatı bulur. Oğlan evi bu sıra da kız evi için bir ziyafet hazırlar. Bu âdet genellikle akşam üzeri yapılmaktadır. 
Avşarlar arasında nişanlı erkekler için "oğlum tatlı gel" tabirini kullanırlar ki nişanlı erkeğe laf dokundururlar. Oğlanın da ufak tefek bahanelerle sık sık kız evine gitmesini, daha evlenmeden önce aklının arkasını çaldırmamasını, kötü yanını vermemesini temin etmeye gayret ederler. Gaye oğlanın iyiliğinedir. Ayrıca oğlan bir altın takı, türlü yemişlerle sepet doldurarak nişanlısını görmeye gider. Yanında annesi ve kız kardeşi de bulunur. 
Eski Avşar âdetlerinde nişanlılık devresi uzun sürerken günümüzde bu durum aileden aileye, mali duruma göre farklılık göstermektedir. Günümüzde nişanlılık devresinin genel olarak kısa sürdüğü gözlemlenmektedir.

e) Düzen Düzme ve Düğün Gününü Kararlaştırma (Gün Kesme)
Avşarlarda düğün genellikle sonbaharda yapılır. Yaylalara beslediği hayvanlar satılacak, çift çubuk işleri bitecektir. Elde edilen ürünler satıldıktan sonra düğün hazırlıkları başlar. Düğünden önce, düğün günü kararlaştırıldıktan sonra "düzen düzme" vardır. Kız tarafının hazırlamış olduğu çeyizin yanına şehirden alınacak eşyalarla beraber geline alınacak giysiler de bulunur. 
Düğün gününün tespit edilmesi için oğlan evi hediyelerle kız evine "gün kesmeye" gider. Burada kız evinin istekleri ön plandadır. Oğlan evi için müsait bir gün teklifinde bulunmadığı takdirde ortak kararlar alınır. Gün tespiti için oğlan evi birkaç defa kız evine gidebilir. Gün tarihinden başka kız evinin düğünle ilgili şartları ve istekleri belirlenir. İki taraf karşılıklı meşveret yoluyla düğün gününü ve düğün şartlarını belirlemiş olur.
Düğün günü kararlaştırıldıktan sonra, özellikle oğlan evi tarafından çevrede cenazesi olan ve üzüntüsü bulunan -Avşar deyimiyle; "hastası sayrısı bulunan"- kişilerden izin alınır. Bu evin yaşlıları ya da oğlan annesi, babası ve abisi tarafından mutlaka yerine getirilmesi gereken bir âdettir.
Düğünün ne şekilde yapılacağı, çehiz vesaire neler alınacağı kız ve oğlan evi tarafından kararlaştırılır. Oğlan evi kız evine; "Saçımızı kes de gözümüzün önüne dök, hısım" der. Eğer kız evi işi zora koşuyorsa iyilikle tatlılığa bağlamaya çalışırlar. Kolayından halletmeye gayret ederler. Kız evine; " Hısım olduk .....ağa . hasım olmadık ya. Düğün borcumuzu ve masraflarını öderken yarın senin kızın üzülecek, yorulacak emmi..." diye kızın babasına latifeler yapılarak onu ikna etmeye çalışırlar. 
Düğün günü kesildikten sonra kız evi yatak, yorgan, döşek vs. yapmak üzere oğlan evinden yün ister. Kızın yakınlarınca yün türküler, maniler söylenerek dere kenarında yıkanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder